30 Eylül 2014 Salı

Darwinistlerin Dünyayı Aldatma Yöntemleri - 2

2.     Darwinistler, Tesadüfleri Mucizeler Gerçekleştiren Sahte Bir İlah Gibi Göstermeye Çalışırlar (Allah'ı tenzih ederiz)

kuş kanatları, hummingbird
Kanatlardaki mükemmel yapıyı yaratan kuşkusuz üstün güç sahibi olan Allah'tır.
Tesadüfler, Darwinistlerin sözde her şeyi gerçekleştiren, adeta mucize meydana getiren sahte ilahıdır. Darwinistlerin basit dünyasına göre zaman ve tesadüfler birlikte hayali bir şekilde her şeyi meydana getirebilirler. Bu akıl dışı inanca göre tesadüfler insanların başaramadıklarını başarır, her nasılsa laboratuvardan ve bilim adamlarından daha üstün bilgi, yetenek ve teknik imkana sahip olabilirler. Darwinizm'e göre tesadüfler, her şeyi mükemmel komplekslikte ve kusursuz bir şekilde meydana getirmiş, hatasız, öngörülü, tedbirli birer uzmandırlar. Darwinistlerin, yaşama dair açıklamalarının ardındaki hayali kahraman, Darwinist masallara göre daima şuursuz, bilinçsiz tesadüfler olmuştur. 
Darwinistler için bunu insanlara kabul ettirmenin de çeşitli yöntemleri vardır. Elbette aklı başında hiç kimse bir sürüngenin anatomisinin tamamen değişerek mükemmel görünümlü, süzülerek uçan bir kuş halini aldığına normal şartlarda inanmaz. İnsanları, böylesine mantığa aykırı bir hikayeye inandırmak için, bir tür büyü sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenle Darwinistler tarafından, tesadüf putunun hayali becerileri çeşitli bilimsel terimleri içeren bir masal şeklinde insanlara telkin edilir. Bu masala göre bir canlı varlığın oluşumundaki her aşama kör tesadüflerin eseridir ve tesadüfler bunu mucizelerle gerçekleşmiştir. Bir Darwiniste "ilk canlı hücre nasıl ortaya çıktı" diye sorsanız, alacağınız cevap, "bir çamur yığını içinde mucizevi bir şekilde kendi kendine" olacaktır. Gözün nasıl oluştuğunu sorsanız, "Mucize" cevabını alacaksınızdır. "Kanatlar nasıl meydana geldi, kuşlardaki mükemmel tüyler nasıl oluştu" deseniz, "Bir gün bir şekilde bir mucize oldu" mantığında açıklamalar yapacaktır. Darwinistlerin akıl ve bilim dışı izahlarında bu hayali süreci yönlendiren hiçbir bilinç, hiçbir akıl yoktur. Oysa, evren son derece hassas dengeler üzerine kuruludur. Yeryüzü kusursuz bir düzene sahiptir. Bu düzendeki en küçük bir sapma tüm sistemin tamamen yok  olması anlamına gelecektir. Her bir canlı türü de son derece kompleks yapılara ve hayranlık uyandırıcı özelliklere sahiptir. İşte tüm bu detayların her biri üstün güç ve kudret sahibi bir aklın, yani Yüce Allah'ın eseridir.
Darwinist hikayelerde ise bu mükemmel denge ve hayranlık uyandırıcı komplekslik göz ardı edilir. Bilimsel terimlerle süslenip anlaşılmaz hale getirilen evrim hikayesinin içinde tüm bu saçmalıklar adeta büyü yapar gibi özenle ve sürekli telkin edilir ve pek çok insanın hiç dikkatini çekmez.
Teolog R. C. Sproul bu konuyla ilgili şunları söylemiştir:
Bilim adamları tesadüfe bir güç atfettiklerinde fiziğin alanını sihire terk etmiştir. (Darwinistlere göre) Tesadüf, sadece tavşanları değil, fakat tüm evrenin hiçlikten ortaya çıkmasını sağlayan sihirli bir değnektir.129
canlılar
Darwinistlerin iddia ettiği gibi tesadüfler hiçbir zaman canlılık meydana getiremezler. Hepsi Allah'ın sanatıdır.
Darwinistler ne kadar bu telkini canlı tutmaya çalışırlarsa çalışsınlar, aslında mucize bahşettikleri güç akılsız, şuursuz, bilinçsiz, kör tesadüflerdir. Tesadüfler, ardında hiçbir bilinçli etmen olmadan, hiçbir akıllı, yönlendirici, tasarlayıcı bir güç bulunmadan meydana gelen rastgele olaylardır. Tesadüfi gelişen bir olayın deneme yanılma ile en doğrusunu bulabilmesi, gelecekte meydana gelecek olayları tahmin edip buna göre tedbir alması, bir organın neye benzeyeceğini önceden tasarlayabilmesi, fedakarlık yapması, vefa ve sevgi göstermeyi bilmesi kuşkusuz ki mümkün değildir. Bir toplu iğneyi bile meydana getiremeyecek hayali bir gücün, dünya üzerindeki muhteşem canlı çeşitliliğini meydana getirdiğini iddia etmek akla, mantığa, bilime ve elbette sağduyuya aykırıdır.
Burada "bir toplu iğneyi bile meydana getiremez" ifadesi, Darwinist iddialara bir yanıt olması ve bu iddiaların imkansızlığını vurgulamak için kullanılmıştır. Aslında tesadüflerin herhangi bir şey "meydana getirdiğini" iddia etmek ciddi bir mantık bozukluğuna ve akıl yetersizliğine işaret eder. Fakat Darwinistler bu bozuk mantığı kullanarak bütün dünyayı aldatabilmişlerdir. Darwinistlerin garip mantıklarına göre, yeterli zaman verildiğinde, tesadüflerin yapmayacağı şey yoktur.
Nobel ödüllü evrimci biyolog George Wald'ın aşağıdaki sözleri, Darwinistlerin, tesadüf + zaman formülüne bir sihirli bir formül olarak inandıklarını açıkça ifade etmektedir:
Sadece beklenmelidir: Zaman mucizeler gerçekleştirir. Çok zaman verildiğinde, imkansız mümkün, mümkün muhtemel ve muhtemel sanal olarak kesin hale gelir.130
Elbette tüm bu mantık dışı açıklamaların amacı, Darwinistlerin, canlılığın varlığına -kendilerince- yaratılış dışında bir açıklama getirebilme çabasıdır. Kuşkusuz zaman ile tesadüflerin bir araya gelip, bir çamur birikintisinden çiçekler, kediler, balıklar, kuşlar, sürüngenler, insanlar meydana getirdiğinin kabul edilemez olduğunu Darwinistler de bilmektedirler. Fakat onlar, doğru olan açıklamayı kabul etmek yerine, mantıksız olanı mantıklı gösterme gayretindedirler.
Görüldüğü gibi, Darwinistlerin tüm açıklamaları bir aldatmacaya dayanır. Darwinistlerin süslü kelimelerini, Latince tanımlarını, anlaşılmaz bilimsel kelimelerini ortadan kaldırdığımızda geriye "tüm canlılık rastgele olaylar sonucunda, bilinçsizce, kör tesadüflerin bir araya gelmesiyle, hiçbir kontrol, hiçbir tedbir, hiçbir bilinçli müdahale olmaksızın şans eseri meydana geldi" aldatmacası kalmaktadır. İşte Darwinistlerin asıl olarak insanları inandırmaya çalıştığı aldatmaca budur.
Günümüzün en ateşli Darwinistlerinden biri olan ateist evrim biyoloğu Richard Dawkins'in aşağıdaki sözleri, Darwinist mantığın ne kadar çıkmazda olduğunu görmek için yeterlidir:
... Hayvanlar aceleyle bir araya getirilmiş, geçmişten yamalanarak gelmiş, kabaca düzenlenerek hantallaşmış gülünç canavarlar olmalıydılar. Fakat avlanmakta olan bir çitanın son derece zarif hareketlerini, dağ kırlangıcının aerodinamik güzelliğini veya yaprak görünümlü böceğin (kamuflaj yoluyla yaptığı) göz yanıltıcı detaylarına yönlendirdiğimiz merak dolu dikkatimizi bu beklentimiz ile nasıl bağdaştırabiliriz?131
Allah, deccali öyle büyük bir tuzağa düşürmüştür ki, sonunda deccal yanlıları kendilerince Allah'a karşı mücadele etmek için "tesadüf" gibi mantıksız, akıl dışı ve ilkokul çağındaki çocukları dahi güldürecek bir masala sığınmak zorunda kalmışlardır. Tesadüf öyle sapkın ve akılsızca bir iddiadır ki, böceklerin üstün yeteneklerini kullanarak teknolojik aletler meydana getirdiğini iddia etmek bile bunun yanında daha mantıklı kalır. Fakat deccalin büyüsü, bir kısım insanları bu saçmalığa inanacak hale getirmiş, bu saçmalık okullarda okutulacak şekle dönüştürülmüştür. Ancak insanlar, tesadüflerin mantıksız şekilde ilahlaştırıldığını ve onlara bir yaratıcı vasfı verildiğini (Allah'ı tenzih ederiz) görüp anladıkça, deccalin ahir zamandaki en büyük oyunu olan Darwinizm, acınacak hale gelmiştir.
Allah ayetlerinde şöyle buyurur:
manzara
Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler. "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Veya önceki atalarımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
(Saffat Suresi, 11-18)

 3. Darwinistler Evrimin Temel Açmazlarını Gözardı Ederler

Darwinizm yalanı ile ilgili bilinmesi gereken çok önemli bir gerçek vardır: Darwinizm henüz hayatın kökeni konusuna, yani canlılığın ilk nasıl ortaya çıktığı sorusuna akılcı ve bilimsel bir açıklama getirebilmiş değildir. Darwinistlerin her şeyin kökeni saydıkları o hayali "ilk hücre"nin, hatta onun ilk proteininin bile nasıl ortaya çıktığı belli değildir. Evrim teorisi, nasıl oluştuğuna açıklama getiremediği tek bir protein karşısında zaten kesin olarak çökmüş durumdadır.
Bu gerçek tüm Darwinistler tarafından bilinir. Bu yüzden okuyacağınız her Darwinist yayında, izleyeceğiniz her Darwinist programda bu konu alelacele geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılır. Darwinizm propagandası yapan hiçbir yerde, bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimallerinin imkansızı gösterdiği, bilim tarihi boyunca laboratuvarlarda gerçekleştirilmiş sayısız deneyin hücrenin tek bir proteinini, tek bir organelini meydana getiremediği, hücrenin tesadüfen oluşamayacak kadar mükemmel ve indirgenemez komplekslikte bir yapı olduğunu öğrenebilmek mümkün değildir. Çünkü bu gerçekler, canlılığın kökenine dair bilim dışı basit Darwinist açıklamayı yerle bir etmektedir. Tesadüflerin, bir proteinin içindeki amino asitlere dahi açıklama getiremediği dikkate alındığında, evrim teorisinin hayali "zaman + tesadüfler + çamurlu su" formülü anaokullar için hazırlanmış masal kitabı başlıklarını anımsatmaktadır.
Bilim yazarı Hank Hanegraaff tek bir protein molekülü ile ilgili olasılık hesaplamalarını şu şekilde özetlemiştir:
Tek bir protein molekülünün tesadüfen düzenlenmesi ihtimali, dünyadaki tüm atomlar kullanılarak ve dünyanın başlangıcından itibaren geçen tüm vakit kullanılarak 10161'de birdir... En küçük teorik yaşam için gerekli olan 239 protein molekülünün en küçük boyutta bir set olarak oluşması ihtimali 10119,879'da birdir. Bu ortalama protein setini elde edebilmek için 10119,841 yıl geçmesi gerekmektedir. Bu, dünyanın varsayılan yaşının 10199,831 katıdır ve 1'in yanına 119,831 sıfır gelmesi ile ifade edilir.132
Hanegraaff şöyle devam eder:
Eğer tek bir protein molekülü er geç oluşsa bile, ikincisinin oluşması aşırı derecede zor olacaktır. Gördüğünüz gibi, istatiksel olasılıklar bilimi kesin bir şekilde göstermiştir ki, rastgele süreçlerle bir protein molekülünün oluşumu yalnızca olasılık ötesi değil, asıl olarak imkansızdır.133
Zaten daha önce belirttiğimiz gibi, bir proteinin oluşması için başka proteinlere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu, Darwinistler için büyük bir kısır döngüdür ve büyük bir açmazdır. Tek bir proteinin varlığını açıklamak için 100 kadar farklı proteinin, DNA'nın ve hatta bir bütün olarak hücrenin varlığını açıklamak zorundadırlar. Darwinizm, bu konuda kesin bir yenilgi ve hüsran içindedir.
Uzay, Güneş, Dünya
Yaşadığımız muhteşem gezegen, Güneş, Ay ve yıldızlar, Allah'ın ihtişamlı yaratmasının, üstün kudretinin tecellileridir.
Ancak tüm bunların gerçekleştiğini, Darwinizm'in sihirli formülünün işe yaradığını ve hayali ilk hücrenin oluştuğunu varsaysak bile (ki bu bilimsel olarak mümkün değildir), Darwinistler yine çok büyük açmazlarla karşı karşıyadırlar. Darwinistlerin, bir hücrenin organellerinin her birinin üstlendiği görevleri, bir enzimin vücutta yaptığı görevleri, karaciğer, dalak, mide, akciğer, beyin gibi kompleks organların meydana gelişini ve işleyişini, daha da önemlisi iddia ettikleri şekilde tüm bunların başka canlılardan dönüşüm yoluyla kusursuz ve mükemmel şekilde mucize eseri var oluşunu açıklamaları gerekmektedir. Fakat Darwinistler, beklendiği gibi, açıklamaları imkansız olan bu konuların yanına bile yaklaşmazlar.
Çünkü en küçüğünden en büyüğüne organizmaların tümündeki muhteşem kompleksliği sahte Darwinist mekanizmalarla açıklayabilmek mümkün değildir. Tüm Darwinistler aslında yeryüzünde, gökyüzünde, tüm canlıların ve insanın yaratılışında açıkça bir mucize olduğunun farkındadırlar. Döllenmiş bir hücrenin bölünerek 100 trilyon hücreden oluşan mükemmel bir insan bedenini meydana getirmesini, bunların 30 trilyonunun insan beynini meydana getirmek üzere özelleşip ayrılmasını, bunların içinde 120 trilyon bağlantı yapan 12 milyar beyin hücresinin mükemmel şekilde çalışmaya başlamasını ve tüm bunların sonucunda, ortaya düşünebilen, varlığının farkında olan mükemmel bir canlının çıkmasını Darwinist aldatmaca yöntemleriyle açıklayamayacaklarını kendileri de bilmektedirler.
Bilim yazarı ve gazeteci Fred Heeren, Darwinistlerin de gözlerinin önünde olan bu gerçeği şu sözlerle açıklamaktadır:
Apaçık olan gerçek oldukça anlaşılırdır. Mantıklı çıkarım; gördüğümüz her şeyin çok büyük, doğa üstü bir sebep gerektiren bir sonuç olduğudur. Güneş ve yıldızlar, Ay ve bu Dünya bir şeylerden kendi kendilerin meydana gelmiş değildirler. Bu mantıksızdır - yalnızca Batı mantığı için değil, tüm insan mantığı için mantıksızdır. Evrendeki her hadise buna sebep olan şey ile bağlantılı olarak açıklanabilir. Ama söz konusu hadise evrenin kendisinin nasıl ortaya çıktığı olduğunda, bunun evrenin içinde bir açıklaması yoktur. Burada artık doğaya ait bir açıklama yoktur.134
Kuşkusuz evrenin tamamına, yere ve göğe, tüm canlı varlıklara hakim olan, onların tümünü yaratan Yüce Allah'tır. Allah, tek bir hücrede yarattığı muhteşem alem içinde öyle kompleks bir düzen var etmiştir ki, bunun değil tesadüflerle, insan becerisi, yeteneği ve aklı ile bile açıklanması imkansızdır.
İşte Darwinizm'in en büyük açmazlarından bir tanesini bu gerçek oluşturmaktadır. Darwinistler, bir konuda açıklamasız kaldıklarından, genellikle "geçiştirme" politikası uygularlar. Evrim teorisinin sahte mekanizmalarını sayar, fakat bunların nasıl bir sözde evrim meydana getirdiğine dair hiçbir bilimsel açıklamada bulunamazlar. Evrim teorisi, kendi açıklamaları içinde boğulmuştur, fakat okuyucuya bunu fark ettirmemeye çalışırlar. Oysa evrimci biyolog ateist Richard Dawkins'in aşağıdaki itiraflarından da anlaşılacağı gibi, evrimin temel açmazları Darwinistler tarafından çok iyi bilinmektedir:
Doğa, dezavantaj oluşturmalarına rağmen bir dizi mutasyonu bir araya getirerek, bir canlı soyu için genel anlamda en ideal gelişime ulaşacak yolu belirleme öngörüsüne sahip değildir.135
Karadan, denize geçen bir neslin hareket sisteminde olduğu kadar, solunum sisteminde değişikliklere ihtiyacı olacağı muhtemeldir, fakat bunların arasında doğası gereği bir bağlantı olduğunu düşünmek için makul bir neden bulunmuyor. Yürüme uzuvlarını yüzgeçlere dönüştüren gidişat, neden oksijen alımı için akciğerlerin verimliliğini artıracak eğilimler ile ilişkili olmalı? Elbette aynı anda adaptasyonu gerçekleşen bu eğilimlerin, embriyolojik mekanizmaların tesadüfi bir sonucu olarak bağlantılı hale gelmesi olasıdır, fakat bu ilişkinin negatif yerine pozitif sonuç vermesi pek muhtemel değildir.136
Günümüzün en tanınmış ateistlerinden olan Richard Dawkins bile, canla başla savunduğu evrimin hiçbir mekanizmasının sözde evrime delil teşkil etmediğini açıkça itiraf etmektedir. Dawkins, bu sözleriyle, mutasyonların hiçbir faydalı sonuç veremeyeceğini ve bir canlının sudan karaya geçişi için gereken dönüşümlerin oluşmasının imkansız olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Dawkins'in bu itirafları, bilimsel hiçbir delili olmayan sapkın Darwinizm dininin nasıl körü körüne savunulduğunu teyid eder niteliktedir.
Dawkins kitabında aynı zamanda Nobel ödülü sahibi immünolog Profesör Sir Peter Medawar'dan da konuyla ilgili bir alıntı yapmıştır:
'... elimizde evrimsel gelişim ile ilgili ikna edici bir tarif bulunmuyor…'137 
Temel açmazların gözardı edilmesi, elbette konu hakkında eğitimsiz olan kişiler üzerinde etkili olmuş olabilir. Fakat insanlar evrim teorisi hakkında bilgilendikçe, konu edilmeyen bazı gerçekler, kasıtlı olarak atlanan detaylar ve örtbas edilmeye çalışılan temel konulara ilişkin sorular sormaya başlayacaklardır. Bugün bazı ülkelerin okullarında, ABD'nin çeşitli eyaletlerinde ve Avrupa'da yaşanan durum budur. Öğrenciler, körü körüne bir eğitim almayı reddetmekte, bu temel açmazlar konusunda eğitmenleri ile çeşitli tartışmalara girmekten çekinmemektedirler. Deccalin insanları aldattığı dönem sona ermiştir. Darwinizm'in temel açmazları insanların dikkatini çekmekte, bütün bunlar için bir açıklama beklemektedirler. Darwinistlerin bu konudaki uzun süren sessizliği, Darwinizm yanlılarını bile şüpheye düşürmüş, insanlar Darwinizm dışında bir açıklama arayışına girmişlerdir. Elbette Darwinizm büyüsünden kurtulan her kişi, akıl ve şuur sergileyen, muhteşem komplekslikteki canlılığın yaratılmış olduğunu açıkça görmektedir.
Darwinizm açmazdadır, çünkü canlılar evrimleşmemiş, yaratılmışlardır. İnsanlar, artık bunu açıkça görmekte; akıllarıyla ve vicdanlarıyla bu gerçeği kabul etmektedirler. Allah yüce kudreti ile her şeye kadir olduğunu ve Darwinizm'in sahte ilahlarının hiçbir gücü olmadığını ayetlerinde şu şekilde belirtir:
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 73-74)
4.     Darwinistler, Ara Fosil Varmış Telkini Yaparlar
yeryüzü katmanı
Darwinistlerin insanlara ara fosil diye gösterdikleri tüm fosiller, çizimler, maketler sahtedir. Gerçekte, tek bir tane bile ara fosil yoktur.
150 yıl boyunca bir yalanı doğru gibi göstermeyi amaçlamış, evrim teorisinin sayısız sahtekarlığını bir gerçek gibi insanlara sunmuş, sahte fosilleri onlarca yıl sergilemiş ve bu yalanı okul müfredatına dahil edip bir gerçek gibi okutmuş olan Darwinistler için, Darwinizm'in ara fosillerle desteklendiği gibi bir yalana da insanları inandırmak zor değildir. Darwin'den beri süregelen bu aldatmaca, bizzat Darwin'in, ileride ara fosillerin bulunacağına dair boş vaadleri ile başlamıştır. Aslında Darwin, günümüzden 150 yıl önce oldukça önemli bir kehanette bulunmuş ve bu kehaneti doğru çıkmıştır.
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz?.. Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki debu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.138
Darwin'in kehaneti doğru çıkmıştır. Kendi döneminde bulunamayan ara fosiller ileriki yıllarda da bulunamamıştır ve bu gerçek, Darwin'in teorisini kesin olarak çökertmiştir. Darwinistler de bu süreçte 150 yıl önce var olmayan hayali ara fosillerin mutlaka günün birinde bulunacağı inancını insanlara telkin etmeye çalışmışlardır. Teknoloji ve gelişen bilim, ara fosillerin varlığını zorunlu kıldığında ise çözümü sahtekarlıkta bulmuşlardır. Bugün evrim teorisinin okutulduğu tüm biyoloji ders kitapları, tüm Darwinist yayınlar, Darwinizm yanlısı basın, evrim teorisi için hayati önemi olan ara fosil masalını anlatırken bu sahte delillere yer vermektedir. Bu yayınlar hala Archaeopteryx'i, Coelacanth'ı, Haeckel'in sahte embriyo çizimlerini, ağaç gövdesine yapıştırılmış sanayi kelebeklerini, insan kafatasına orangutan çenesinin monte edildiği Piltdown Adamını, bir yaban domuzu azı dişinden yola çıkarak ailesiyle birlikte resmedilen Nebraska Adamını, maymun adam şeklinde resmedilen ama bir insan ırkı olduğu anlaşılan Neandertal Adamını, bir maymun olduğu bilimsel olarak ispat edilmiş olan Lucy'i ve sahtekarlık olduğu anlaşıldığı için literatürden çıkarılmış olan kafataslarını delil olarak göstermektedirler. İşte Darwinizm'in 21. yüzyılda karşı karşıya kaldığı aciz durum budur.
Çoğu zaman Darwinist kaynaklarda şu ifadeye sıklıkla rastlarsınız: "Evrimi ispat eden ara fosiller o kadar fazladır ki..." Bu ifade çok büyük bir yalandır. Yalnızca okuyan kişilerin zihinlerine verilmeye çalışılan bir telkindir. Bir başka deyişle, klasik Darwinist metod uygulanmakta ve bir yalan, inandırıcı kılınmak için yüksek sesle ve ısrarla, defalarca söylenmektedir.
Oysa evrim teorisini ispat eden tek bir tane bile ara fosil yoktur. Darwinist bilim adamları, elbette bilimin göstermiş olduğu bu açık gerçeği çok iyi bilirler. Ara fosil olmadığından dolayı evrim teorisinin içinde bulunduğu açmazın da farkındadırlar. Fakat dogmatik bakış açıları, ne pahasına olursa olsun evrim teorisini ayakta tutma mecburiyetini getirir Darwinistlere.
Nitekim Darwinistlere yakın bir geçmişte buna dair çağrı yapılmış, sahip oldukları tek bir ara fosili dünyanın en ünlü meydanlarında sergilemeleri talebinde bulunulmuştur. Ama buna verilen karşılık her zamanki gibi büyük bir sessizlik olmuştur. Oysa eğer iddiaları doğru olsaydı, eğer canlı türleri birbirlerinden yavaş gelişmelerle tesadüfi aşamalarla milyonlarca yıllık bir süreç sonucunda evrimleşmişse, bu durumda Darwinistlerin ellerinde tek bir tane değil, milyonlarca hatta trilyonlarca ara fosil bulunması gerekirdi. Ama Darwinistler "Tek bir ara fosil getirin" çağrısına bile cevap verememektedirler. Çünkü ellerinde hiç ara fosil bulunmamaktadır. İşte Darwinistlerin şevkle ve coşkuyla ortaya çıkıp tek bir tane bile ara fosil ortaya koyamamalarındaki sebep de budur.
Evrimci paleontolog Mark Czarnecki konuyla ilgili şu itirafı yapmaktadır:
Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur... Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin'in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türleri Allah'ın yarattığını savunan düşünceye destek sağlamıştır.139
Evrimci jeolog Carlton E. Brett'in itirafı ise şöyledir:
Yeryüzünde hayat zaman içinde, yavaş yavaş ve kademe kademe mi gelişti? Fosil kayıtlarının bu soruya cevabı; "Hayır"dır.140
Yaratılış Atlası, 58 milyon yıllık eğrelti otu fosili
58 milyon yıllık eğrelti otu günümüzdekiyle aynıdır. Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası adlı eserinde bunun gibi binlerce fosil bulunmaktadır.
Darwinizm büyüsü 150 yıl boyunca o kadar sistemli şekilde insanlar üzerinde etkili kılınmıştır ki, insanlar olmayan bir şeyin varlığına inandırılmışlardır. Hiç kimse "milyonlarca ara fosil olması gerekir, bunlar nerede?" diye sormamıştır. Hiç kimse "kazılarda ortaya çıkan 350 milyondan fazla fosil hep mükemmel görünümlü tam gelişmiş canlılara ait, fakat bunların tek bir tanesi bile ara fosil değildir" dememiştir. Hiç kimse neden ara fosil görünümü altında hep belli birkaç canlının resmi ile karşılaştıklarını, en ünlü bilim adamlarının bile bu uydurma fosillerden başka gösterecek bir şeyleri olmadığını, doktora tezleri için hazırlanan kitaplarda bile yalnızca neden bunların konu edildiğini araştırmamıştır. Ayrıca yine hiç kimse, ön plana çıkarılan bu birkaç fosilin de ara form özelliği göstermediğini ve bunun bilimsel olarak ispatlanmış olduğunu bilmezler. Özetle, Darwinizm büyüsüne kapılan neredeyse hiç kimse, Darwinizm'i destekleyen tek bir tane bile delil olmadığının farkında değildir. Çünkü bu gerçek, bu büyünün mimarı olan Darwinistler tarafından ustaca ve sinsice saklanmaya çalışılmıştır.
Fakat "ara fosil vardır" yalanı, ne kadar uzun süreli ve ne kadar ısrarla söylenirse söylensin, eğer insanlar ele geçirilen gerçek fosillerin varlıklarından haberdar edilirlerse, bunların bugün yaşayan canlılardan hiçbir farkı olmadığını anlarlarsa, o zaman yalanın tekrarının hiçbir değeri kalmaz kuşkusuz. Şu an durum deccalin oyunu olan Darwinizm için böyledir. Darwinistler, insanları, ara fosillerin var olduğu aldatmacasına inandırmak için çırpınıp dururlarken, tam ve mükemmel görünümdeki milyonlarca yıllık canlıları gösteren fosiller insanlara açık açık gösterilmekte, fosil sergileri, internet ve Yaratılış Atlası yoluyla sergilenmektedir. İnsanlar gözleriyle gördüklerine inanmakta, yıllarca aldıkları Darwinist telkinden şüphe duymaktadırlar. Artık Darwinistlerin "ara fosil var" ısrarları hiçbir işe yaramamaktadır. Deccalin oyununa gelen Darwinistlerin insanları aldattıkları, artık tüm dünya çapında açıkça anlaşılmıştır. Bu aldatmacanın sürdürülmesi artık mümkün değildir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18) 

Dipnotlar

129. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 9
130. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 14
131. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 40
132. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 52
133. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 54
134. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 59-60
135. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 46
136. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 107
137. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 165
138. Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280
139. Mark Czarnecki, The Revival of the Creationist Crusade, MacLean's, 19 Ocak 1981, s. 56
140. Carlton E. Brett, "Statis: Life in the Balance", Geotimes, vol. 40 (Mart 1995), s.18

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder